Aşk orada öyle, bir kaya gibi, durmaz;
Hep yeni baştan, ekmek gibi, yeniden yapılmalıdır.
Ursula K. Le Guin
Hep yeni baştan, ekmek gibi, yeniden yapılmalıdır.
Ursula K. Le Guin
Tüm tüketim nesneleri gibi aile, aşk ve cinsellik gibi kavramlar da
modernleşmenin açgözlülüğünden nasibini almıştır. Kutsal aile söyleminin
yerine bugün kolayca dağılıp kurulan, bireysel hayattan daha uzun
süreli olmayan ilişkiler yumağı geçmiştir. Daha açık söylemek gerekirse
ailelerin uzun ömrünün/ölümsüzlüğünün/kalıcılığının ifadesi olan aile
albümleri yerini silinebilen, tekrar tekrar kayıt yapılmasına olanak
sağlayan video kayıt cihazlarına bırakmıştır. Ölümün bile ayıramayacağı
düşünülen sevgilerden alınan tatmin tükenince karşılıklı olarak
vazgeçilen ilişkiler haline gelmiştir. Modernleşme ile birlikte
kalıcılık, ölümsüzlük, süreklilik gibi değerlerin yitip gittiği aşikâr.
Birbiri için var olduğuna inanılan sevgiler yerini güvensiz, belirsiz,
geçici ve sıradan ilişkilere bırakmıştır.
Modernleşmenin bu açmazları C.’nin kendini kurma sürecinde kendini sık sık gösterir. Freudcu bakış açısıyla cinselliğin öz-benliğin keşfedilebileceği temel yer olduğu düşünülürse, C.’nin tüm deneyimleri onun neyi aradığının göstergesi olabilir.
Şaşı Kadın, Ayşe ve B.
C. aslında ne aradığını bilen biri. Gerçek sevgiyi aramaktadır ancak bu sevgi odipal bir sürecin ürünü. Anne sevgisi tatmamış olduğundan teyzesine duyduğu sevginin benzerini arıyor: Anne/sevgili kadını. Aradığı bu kadın ne kadar yakınında olursa olsun ona ulaşma süreci o kadar zorlaşıyor. C.’nin aradığı kendi gibi biri ya da zaten kendisi. Vıcık vıcık ilişkilerden tiksinmiş, her şeyin bir sırası olduğunu düşünen anlayışa karşı. Kadınları bir deney hayvanı gibi gören erkeklerden değil C. ve bu nedenle “sıcak sevgiye değil etini satmaya giden kadın”lardan değil aradığı. Onun aradığı tensel hazdan ibaret değil. Çünkü C. bu durumun -her şeyin birer tüketim nesnesi haline gelmesinin farkındalığıyla- doyumsuzluğa sebep olduğunun, her defasında yeni deneyimlere gebe olduğunun farkındadır.
Onun aşk kavramında anne-baba ya da diğerlerinin yeri yoktur. C.’ye göre önemli olan birbiri için var olduğuna inanmaktır. Bu nedenle anne-babanın/diğerlerinin ne düşündüğü önemli değildir. Ayşe’nin anlamak istemediği şeyin temelinde bu durum yatar. Bu nedenle kadın ailesinden her bahsedişinde C. ona “Sen kimsesi yok bir kızsın” der. Zaten C.’nin aradığı sadece iki kişiden oluşan ve sevgi üzerine kurulu bir dünyadır. Bu nedenle onun kadının ebeveynlerini önemsemesi beklenemez. Öte yandan C.’nin -içinde yaşadığı modern toplum temel alınırsa- asıl “problem” tabulara/toplumsal kurallara/toplumun değer yargılarına karşı çıkmasında yatar. Bu nedenle C. bu toplumsal yapı içinde onu anlayacak kadını arama süreci içine girer. Bu süreçte, amacının diğerlerinden farklı olması nedeniyle daha büyük yalnızlıklarla baş etmeye çalışır. Ancak onun için bu sorun değildir, zaten onu anlamayan ve onun gibi olmayan insanlara yabancılaşmıştır. Onun için önemli olan aradığı şeyi bulma çabasıdır.
Modernleşmenin bu açmazları C.’nin kendini kurma sürecinde kendini sık sık gösterir. Freudcu bakış açısıyla cinselliğin öz-benliğin keşfedilebileceği temel yer olduğu düşünülürse, C.’nin tüm deneyimleri onun neyi aradığının göstergesi olabilir.
Şaşı Kadın, Ayşe ve B.
C. aslında ne aradığını bilen biri. Gerçek sevgiyi aramaktadır ancak bu sevgi odipal bir sürecin ürünü. Anne sevgisi tatmamış olduğundan teyzesine duyduğu sevginin benzerini arıyor: Anne/sevgili kadını. Aradığı bu kadın ne kadar yakınında olursa olsun ona ulaşma süreci o kadar zorlaşıyor. C.’nin aradığı kendi gibi biri ya da zaten kendisi. Vıcık vıcık ilişkilerden tiksinmiş, her şeyin bir sırası olduğunu düşünen anlayışa karşı. Kadınları bir deney hayvanı gibi gören erkeklerden değil C. ve bu nedenle “sıcak sevgiye değil etini satmaya giden kadın”lardan değil aradığı. Onun aradığı tensel hazdan ibaret değil. Çünkü C. bu durumun -her şeyin birer tüketim nesnesi haline gelmesinin farkındalığıyla- doyumsuzluğa sebep olduğunun, her defasında yeni deneyimlere gebe olduğunun farkındadır.
Onun aşk kavramında anne-baba ya da diğerlerinin yeri yoktur. C.’ye göre önemli olan birbiri için var olduğuna inanmaktır. Bu nedenle anne-babanın/diğerlerinin ne düşündüğü önemli değildir. Ayşe’nin anlamak istemediği şeyin temelinde bu durum yatar. Bu nedenle kadın ailesinden her bahsedişinde C. ona “Sen kimsesi yok bir kızsın” der. Zaten C.’nin aradığı sadece iki kişiden oluşan ve sevgi üzerine kurulu bir dünyadır. Bu nedenle onun kadının ebeveynlerini önemsemesi beklenemez. Öte yandan C.’nin -içinde yaşadığı modern toplum temel alınırsa- asıl “problem” tabulara/toplumsal kurallara/toplumun değer yargılarına karşı çıkmasında yatar. Bu nedenle C. bu toplumsal yapı içinde onu anlayacak kadını arama süreci içine girer. Bu süreçte, amacının diğerlerinden farklı olması nedeniyle daha büyük yalnızlıklarla baş etmeye çalışır. Ancak onun için bu sorun değildir, zaten onu anlamayan ve onun gibi olmayan insanlara yabancılaşmıştır. Onun için önemli olan aradığı şeyi bulma çabasıdır.
Devamı; Roman Kahramanları Sayı:9 Ocak/Mart 2012.
K.'nin hayatında kadın rolü nedir acaba?
YanıtlaSil