Şurası
açık: Kadın özel mülkiyetin var olmasıyla birlikte bir meta olarak görülür ve
bununla birlikte “ezilen kadın” imgesi sahneye çıkmaya başlar. Erkeğin
egemenliği eline almaya başlamasıyla birlikte, kadın önce evde, sonra evde ve
işte sömürülür. Kadının emeği görmezden gelinir. Diğer bir deyişle,
kapitalizmle birlikte görünmezleşir –çünkü bu durum kapitalizmin işine
yarayacaktır. Bu konuda daha fazla söz söylenebilir. Fakat burada tartışılacak
konu kadının emeğinin görünmezliği değil; bu emeğin görünmezleştirilmesinde rol
oynayanların kimliği. Daha açık ifade etmek gerekirse, kadının emeğinin
sömürülmesinde erkekler başrol oynarken, kadınlar ne yapıyor diye sormak
önemlidir. Buradaki kadın imgesi çift taraflıdır; bir yanda erkek akıl tarafından
biçilen toplumsal rollerini bağrına basan kadın var, diğer yandan bu rollere
baş kaldıran “kadın”. Yani kaynana- gelin, kadın işveren- kadın işçi, ev
kadını/ kadın işveren- ücretli ev hizmetlisi ilişkisinde (ve diğer
kadın-“kadın” ilişkilerinde) “kadın”ın konumunun ne olduğu sorusunu yanıtlamak
gerekir.
Bu soruyu yanıtlarken kadın ve “kadın” arasında oluşan fark açığa çıkarken ev
işi ve yuva işi kavramları arasındaki fark da kendini gösterir.
Simone de Beauvoir’nın ev işi yapan kadınla, işçi kadının sömürülmesinin farklı olduğu söyleminden yola çıkarak, işveren kadın/ev kadını ve ücretli ev hizmetlisi kadının sömürülmesinin farklı olduğu söylenebilir. Bu durumda kadının konumu da farklılaşır. Aksu Bora bu farklılaşmayı Bourdieu’nun “habitus” kavramı ile ilişkilendirir. Yani bu durumda kadının toplum tarafından/ erkek akıl tarafından beğenilmesi önemli hale gelir. İşveren kadın ona dayatılmış olan ev işlerini bir başkasına devrederken bazılarını kendine bırakır. Çünkü bu onun “kadınlığının” göstergesidir. İşte “ev işi” ile “yuva işi” kavramlarının ayrıştığı nokta da buradadır. Bir yanda işveren kadının evini temizlemesi için çalıştırdığı ev hizmetlisi kadının yaptığı iş var –ki bunlar rutin –“göze görünmeyen” ev işleridir. Diğer yanda ise işveren kadının ev hizmetlisi kadına bırakmadığı/yaptırmadığı, büfe düzenleme, yemek yapma gibi işler var. Bunlar “işveren kadının sınıf beğenisi” ile bağlantılı olduğundan bir başkasına bırakılmaz. Bu da habitus kavramı ile ilişkilendirildiğinde işveren kadının beğenisini kabul ettirmesi olarak düşünülebilir.
Ev işi ve yuva işi kavramları arasındaki farklılık açığa çıktığında -her iki sınıftan- kadının faklı söylemlere sahip olduğu görülür. Bir yanda “yuvayı dişi kuşun yaptığı” söylemiyle hareket eden ve yaptığı işleri sevgi ile ilişkilendiren, diğer yanda ise harcadığı emeğin “karşılığını alan” kadın vardır. İki farklı sınıftan kadın arasında birbirleri ile ilgili oluşan söylemler de farklılaşır. Ücretli ev hizmetlisi kadınlar işveren kadının toplumsal cinsiyetine -pasaklı, beceriksiz, savurgan vs.- uygun olmadığını düşünür. İşveren kadınlar ise ücretli ev hizmetlilerinin fırsatçı, bencil vs. olduğu ön plana çıkar: “Tembel, beceriksiz ve bencil orta sınıf kadınlarına karşı, çoluk çocuğunun rızkını çıkarmak için ‘el evinde’ horlanmayı göze alan, becerikli, eteği belinde alt sınıf kadını”.
Simone de Beauvoir’nın ev işi yapan kadınla, işçi kadının sömürülmesinin farklı olduğu söyleminden yola çıkarak, işveren kadın/ev kadını ve ücretli ev hizmetlisi kadının sömürülmesinin farklı olduğu söylenebilir. Bu durumda kadının konumu da farklılaşır. Aksu Bora bu farklılaşmayı Bourdieu’nun “habitus” kavramı ile ilişkilendirir. Yani bu durumda kadının toplum tarafından/ erkek akıl tarafından beğenilmesi önemli hale gelir. İşveren kadın ona dayatılmış olan ev işlerini bir başkasına devrederken bazılarını kendine bırakır. Çünkü bu onun “kadınlığının” göstergesidir. İşte “ev işi” ile “yuva işi” kavramlarının ayrıştığı nokta da buradadır. Bir yanda işveren kadının evini temizlemesi için çalıştırdığı ev hizmetlisi kadının yaptığı iş var –ki bunlar rutin –“göze görünmeyen” ev işleridir. Diğer yanda ise işveren kadının ev hizmetlisi kadına bırakmadığı/yaptırmadığı, büfe düzenleme, yemek yapma gibi işler var. Bunlar “işveren kadının sınıf beğenisi” ile bağlantılı olduğundan bir başkasına bırakılmaz. Bu da habitus kavramı ile ilişkilendirildiğinde işveren kadının beğenisini kabul ettirmesi olarak düşünülebilir.
Ev işi ve yuva işi kavramları arasındaki farklılık açığa çıktığında -her iki sınıftan- kadının faklı söylemlere sahip olduğu görülür. Bir yanda “yuvayı dişi kuşun yaptığı” söylemiyle hareket eden ve yaptığı işleri sevgi ile ilişkilendiren, diğer yanda ise harcadığı emeğin “karşılığını alan” kadın vardır. İki farklı sınıftan kadın arasında birbirleri ile ilgili oluşan söylemler de farklılaşır. Ücretli ev hizmetlisi kadınlar işveren kadının toplumsal cinsiyetine -pasaklı, beceriksiz, savurgan vs.- uygun olmadığını düşünür. İşveren kadınlar ise ücretli ev hizmetlilerinin fırsatçı, bencil vs. olduğu ön plana çıkar: “Tembel, beceriksiz ve bencil orta sınıf kadınlarına karşı, çoluk çocuğunun rızkını çıkarmak için ‘el evinde’ horlanmayı göze alan, becerikli, eteği belinde alt sınıf kadını”.
Kadın ve “kadın” olarak düşünülen imgeler açıklığa
kavuşur. Her iki gruptan kadının da ezilmişliklerini aynı durum üzerinden
değerlendirmek zorlaşır. Burada kadının ev içi emeğinin, -erkek akılın
yarattığı roller aracılığıyla- ev işi ve yuva işi kavramları üzerinden, nasıl bir ayrımcılığa yol açtığını görmek de
mümkün olur. Bu nedenle kadınlar arasında ortak bir ezilmişlikten bahsetmek
zorlaşır. “[H]er iki sınıftan kadın da cinsiyetleri nedeniyle eziliyor olsalar
da, ezilmeleri ortak değildir. Tersine, aralarındaki farklılık, onların ayrı
ayrı ezilmelerini mümkün kılar.”
Ortaya çıkan tablo şöyle: kadınlar sosyo-ekonomik durumlarına göre bir
hiyerarşi kurarken, ataerkilliğin daha da güçlenmesine katkıda bulunur. İki
farklı sınıftan kadın kadınlığın ne demek olduğunun sınırlarını belirlerken, bu
kadınların kendi kadınlıklarını nasıl anlamlandırdıkları açığa çıkar.
Kadınlarla “kadınlar” arasındaki bu ilişkinin (dayanışmadan çok rekabet)
toplumsal cinsiyetin nasıl kurulduğuna bağlı olduğu açıktır. Fakat her
defasında erkek egemenliğini güçlendirecek bir yapıya sahiptir.
Aksu Bora, Kadının Sınıfı: Ücretli Ev Emeği ve Kadının Öznelliğinin İnşası, İstanbul: İletişim Yayınları, 2010.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder