Feminizm
dendiğinde erkek akıl hep aynı şeyi anlıyor: Erkek düşmanlığı. Oysa feminizm ne
erkek düşmanlığı ne de erkeklerin “iktidarını” arzulayan bir yapıdır. Feminizm
Bell Hooks’un tanımıyla –ve en basit anlamıyla- cinsiyetçiliği, cinsiyetçi
sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir harekettir.”(s. 9.) Yani bu en
basit anlamından da anlaşılacağı gibi, feminizmin bir iktidar arzusu, bir
nefret söylemi ya da “lezbiyenlerin doğaya ve tanrıya karşı çıkma arzusu” ile
yakından uzaktan ilgisi yoktur. Aksine, bu hareket, sadece kadınların değil,
erkeklerin de kurtuluşunu sağlayacak bir harekettir. Çünkü feminizm
ataerkilliğin kölesi olmaya da karşı çıkmaktadır. Daha açık bir deyişle,
“kendini gerçekleştirmiş” kadın ve erkeklerin özgür ve adil bir toplum olma
arzusunu dile getirir.
İşin bir enteresan yanı bu “erkek düşmanlığı” denilen hatalı algıya sadece erkeklerin değil, erkek akla sahip kadınların da sahip olmasıdır. Oysa feminizm en baştan beri “kız kardeşlik” kavramı üzerine vurgu yapmıştır. Çünkü dili, dini, cinsiyeti vs. ne olursa olsun önemli değildir. Önemli olan kadınların nasıl baskı altına alındıkları, nasıl sömürüldükleridir. Bu nedenle kadınlar arasında bilinç yükseltmek gerekmektedir. Çünkü kadın olmak feminist olmak için yeterli değildir. Aynı zamanda cinsiyetçi baskı ve sömürünün farkında olan bir kadın olmak şarttır. Bu da ancak bilinç yükseltme ile sağlanacaktır. Ancak ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde durum Bell Hooks’un gördüğü kadar iyimser değildir. Bugün baskı ve sömürüye karşı gelen kadınların bu tahakkümden kurtulmak için boşanmayı seçmeleri söz konusu olabildiği gibi, kadın cinayetleri ile de sonuçlandığı gün gibi ortadadır. Kadın her ne kadar bilinç yükseltme ile baskı ve sömürüden kurtulacak gibi görünse de bu yeterli değildir. Bu nedenle bu yolda erkek aklın tahakkümünden kurtulmuş cinsiyetçilik karşıtı herkese ihtiyaç vardır. Çünkü feminizm, herkes içindir.
İşin bir enteresan yanı bu “erkek düşmanlığı” denilen hatalı algıya sadece erkeklerin değil, erkek akla sahip kadınların da sahip olmasıdır. Oysa feminizm en baştan beri “kız kardeşlik” kavramı üzerine vurgu yapmıştır. Çünkü dili, dini, cinsiyeti vs. ne olursa olsun önemli değildir. Önemli olan kadınların nasıl baskı altına alındıkları, nasıl sömürüldükleridir. Bu nedenle kadınlar arasında bilinç yükseltmek gerekmektedir. Çünkü kadın olmak feminist olmak için yeterli değildir. Aynı zamanda cinsiyetçi baskı ve sömürünün farkında olan bir kadın olmak şarttır. Bu da ancak bilinç yükseltme ile sağlanacaktır. Ancak ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde durum Bell Hooks’un gördüğü kadar iyimser değildir. Bugün baskı ve sömürüye karşı gelen kadınların bu tahakkümden kurtulmak için boşanmayı seçmeleri söz konusu olabildiği gibi, kadın cinayetleri ile de sonuçlandığı gün gibi ortadadır. Kadın her ne kadar bilinç yükseltme ile baskı ve sömürüden kurtulacak gibi görünse de bu yeterli değildir. Bu nedenle bu yolda erkek aklın tahakkümünden kurtulmuş cinsiyetçilik karşıtı herkese ihtiyaç vardır. Çünkü feminizm, herkes içindir.
Yine de hepsinden önemlisi
cinsiyetçi baskı ve sömürü karşısında kadınların ortak bir akıl ile hareket
edebilmesidir. Kadınların iş hayatına atılmasını özgürleşme zanneden birçok
kadın feminizme karşı cephe almıştır. Çünkü bu durum kadını iki kez sömürüp,
iki kez baskı altına alan bir yapıya sahiptir. Bu durumda kadın hem evde hem
işte sömürülür. Bu nedenle kadınların feminizme karşı çıkıp evde oturmayı
tercih etmesi olasıdır. Ancak unutmamak gerekir ki kadını bu duruma iten
feminizm değil kapitalimin kendisidir. Çünkü tüketim toplumu kadını bu girdabın
içine çekmiştir. Yaşadıkları esaretin iki ile çarpılması ise patriyarkanın
tahakkümünden başka bir şeyden doğmamıştır. Ancak burada bir yanlış anlaşılma
doğmasın. Kadının evinde kalarak iki ile çarpılmış sömürüden kurtulmaktan
değil, kapitalizmin cinsiyetçi bakış açısından kurtulmak gerektiği ifade
ediliyor. Yani eşit işe eşit ücret, pozitif ayrımcılık ve kadının
duygusal/bakım emeğine mahkûm olmaktan kurtulması gibi… Dolayısıyla feminizmin
burada yapacağı şey kadın için çalışmanın anlamını tekrar düzenlemesi ve bu
durumu patriyarkanın etkisinden kurtarmak olacaktır.
Bunların hepsi bir yana tam karşı
tarafta duran ve henüz aşılamamış dağ gibi bir sorun vardır: Cinsiyetçi
şiddet/ev içi şiddet. Feminizmin müdahale ettiği alanlardan biri de budur.
Ancak henüz soruna çözüm bulunamamıştır. Bu durumun sorumlusu yine erkek
akıldır. En basit örnekle bugün Türkiye’de bir kadın cinayeti işlendiğinde
yargının erkeğe “tahrik indirimi” adı altında bir ceza uygulaması bile bunun en
açık ifadesidir. Gazetelerde okunan haberlerde de görüldüğü gibi erkekler artık
işledikleri cinayetleri ya da kadınlara uyguladıkları şiddeti meşrulaştırmak
için “beni tahrik etti” söylemini doğuracak bahanelerle kurtulmaktadırlar. Dolayısıyla
başta iktidar olmak üzere yasaların ve yargının da bu suça ortak olması erkeği
cezadan kurtaran kadını şiddete iten bir yapı doğurmaktadır.
Hooks Feminizm Herkes İçindir: Tutkulu Politika adlı kitabında sadece
bunlardan değil aynı zamanda feminizmin aşka, cinselliğe, lezbiyenizme,
maneviyata, vizyoner feminizme, feminizmin sağlayacağı katıksız mutluluğa
değiniyor. Her ne kadar Hooks bu kitabı optimist bir bakış açısıyla yazmış olsa
da feminizmin ne olduğunu merak edenler eşsiz bir el kitabı olduğu yadsınamaz. Hooks
bu kitabıyla feminizmin “erkek düşmanlığı” değil de cinsiyetçi sömürü ve
baskıyı sona erdiren bir hareket olduğunu ve bunun sadece kadınlar için
olmadığını vurguluyor. Çünkü feminizm herkes için geçerli olduğunda gerçek
değerini bulur.
Bell Hooks
Feminizm Herkes İçindir: Tutkulu Politika
çev. Aysel Yıldırım, Berna Kurt, Ece Aydın, Şirin Özgün
İstanbul: Bgst Yayınları, 2012.
146 s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder