8 Ocak 2013 Salı

Evlilikteki Keramet

Frida Kahlo, Diego Rivera ile evlendikten sonra bile kendi evinde yaşamaya devam eder. Bunun nedenini soranlara iki kişinin aynı evi paylaşmasını anlayamadığını söyleyerek cevap verir. Çünkü o başka biridir, Diego başka biri. Buna rağmen, fırtınalı bir evlilik yaşar. Çoğu zaman Diego’nun onu –madden olmasa da- öldürdüğünü kim inkâr edebilir ya da Frida’nın hayatından yola çıkarak tüm evliliklerin birbirine benzediği düşünmek çok mu abes olur? Bu soruyu Adam Ross Bay Fıstık romanında hayatları iç içe geçmiş David ve Alice Pepin, Sam ve Marilyn Sheppard ile Ward ve Hannah Hastroll üzerinden yanıtlamak ister gibidir. Hem evliliklerin doğasını incelemek bakımından hem de Frida’nın evliliğine tekrar dönebilmek açısından bizimde bu romana yakından bakmamız faydalı olabilir.

David ve Alice, Amerikan kültürünün tüm olumsuzluklarından nasibini almış bir çift. David bir bilgisayar programcısı, Alice ise yaptığı diyetler ve verdiği kilolarla özgüvenini artırmaya çalışan bir öğretmen. Karısını “sevişmek ve beslemek için elinde tutan” David’in hayatı, Alice’in kendi hayatını değiştirmeye karar vermesiyle alt üst olur. Tabi bu değişim Alice’in kilo verme/zayıflama süreci ile ilişkilidir. David, içinde bulunduğu sıkıntılı süreçten bir kitap yazmaya başlayarak kurtulacağını düşünür. David o ana kadar aklından geçen şeyi; karısını öldürmeyi daha romanının ilk satırlarda ifade eder.

Hannah bir şeyler yapmaya karar vermezse Ward onu öldürmeye teşebbüs edebilir. Neyse ki onlar David’in hayali kahramanları. Kitap boyunca varlıklarından en ufak bir şüphe duymadığınız bu çiftin hayatları da bir çıkmazdan ibaret. Yatağa mahkûm bir kadın ve istediğini yapabilecek kadar özgür olan bir adamın hikâyesinde can bulan çift, aslında Hitchcook’un Arka Pencere’sinden çıkmışcanına Hannah ve Ward’a can vermektedir. Nedeni açık: David ve Alice, Prof. Otto’nun “Hitchcook Sineması ve Evlilik” dersinde tanışmışlardır. David kitabında bunu atlamadan geçemez.

Ellili yılların çapkın doktoru Sam ise Marilyn ve oğlu Chip’i sadece “alternatif bir gerçeklik” olarak görür. Başka kadınlarla kendini tatmin eden Sam, gerçek mutluluğun sadece Marilyn’de olduğunu bile bile karısını öldürür ve hukuk kitaplarına adını yazdırır. David’in kitabında ise karşımıza Ward ile birlikte dedektif olarak çıkar. David’in Alice’yi neden “öldürdüğünü”, işlediği cinayetten yola çıkarak, bulmaya çalışır.

Adam Ross, erkek bakış açısıyla evliliğin doğasında “aşk” ve şiddetin bir arada bulunduğunu vurgulamaktadır. Yer yer şiddete meyli artırıyor gibi görünse de amacı evliliklerin gerçek yüzünü açığa çıkarmak gibi görünmektedir. Farklı uzam ve zamandaki evliliklerin, erkekler için hayatı kolaylaştırıcı bir etmen olduğunu, kadınlar içinse ölüm anlamına geldiğini vurgulayarak, manevi anlamda yok oluşu maddi olarak yok olmakla ilişkilendirir. Böylece hayatlarındaki kadınları anlamayan erkeklerin ilişkilerinde nasıl bir cani haline geldiklerini gözler önüne serer. Öyle ki, bu, eşlerinin özgüvensiz olmaları için elinden geleni yapan ve asla onlara güvenmeyen erkeklerin hikâyesidir. O erkekler “Her şeyi o (Alice) yapar. Ben asla bir şey yapamam.” demelerine rağmen bu sçzler karılarının her an hayatı telef edeceğini düşünüp durduklarını gizleyemez. Böylece Bay Fıstık’ta erkeklerin asla anlayamadıkları ya da anlamak için çok geç kaldıkları kadınların hayatlarında gerçekleştirdikleri depremler gözler önüne serilir.

Eskiler “Nikâhta/Evlilikte keramet vardır.” sözüyle evliliğin bir şeyleri, bir şekilde yola koyduğu ima ederken, David/Ross evliliği “mezbahaya gönderilmeden önceki şişmanlama süreci” olarak tanımlanır. Fakat bu, Bay Fıstık’ta kadınlara yönelik olarak yine erkek bakış açısıyla söylenir. Evliliğin biriktirmeye yönelik bir tüketim sürecinden yok edici tüketime kadar uzanan bir süreç olduğunu vurgulayan Ross, kitabında Alice, Marilyn ve Hannah aracılığı ile bunu açıkça gösterir. David, Sam ve (kısmen de olsa) Ward hayatlarını yaşamaya devam ederler. Alice aldığı kilolardan kurtulmaya çalışarak, Hannah nerdeyse bitkisel hayat yaşayarak, Marilyn içinde kuşkular içinde kıvrandığı halde beklemeyi ve kabullenmeyi tercih ederek yok edici bir sürecin kurbanı olurlar. Burada yok edici öznelerin kim olduğunu belirtmenin gereği olmadığı görülür.

Öyleyse son olarak şu soruyu soralım: Bütün evlilikler birbirine benzer mi? Biri hayal dünyasında (Hannah), biri ellili yıllarda (Marilyn), biri günümüze yakın belirsiz bir zamanda yaşayan (Alice); üç kadının hikâyeleri üst üste konulduğunda neredeyse birbirinin kopyası gibi görünür. Bunların üzerine Frida’nın evliliği –ya da diğerleri- konulduğunda da bir şey değişmez. Çünkü Diego da Frida’yı bir tüketim nesnesi gibi kullanır ve onu tüketerek, içindeki kadının yavaş yavaş/acı çekerek ölmesine sebep olur.

Günümüzdeki evliliklerin söz konusu örneklerden farkı var mıdır? Bir tüketim nesnesi haline gelen kadının, “kocası” için yaptıkları göz önünde bulundurulduğunda zaten yavaş yavaş yok olması söz konusudur. Çünkü evliliğin doğası kadını yok etmeye yöneliktir. İşlenen kadın cinayetlerinin birçoğunun erkeklerin, kadınların hayatları üzerinde telafi edici bir rol üstlenmelerinden ama her şeyi kadınlardan beklemelerinden, kadınları anlamamalarından; özetle kadınları tüketmek için yola çıkmalarından kaynaklanıyor olduğunu söylemek yanlış olur mu?

Adam Ross
Bay Fıstık
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2012.
468 s.   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder