
Başlangıçta her şey son derece sıradan. Bir kız çocuğu var; adı, Tenar. Koşuyor, oynuyor evinin bahçesinde, her şey yolunda gidecek sanıyor. Sonra etrafını kadın olmasının zorlukları sarıyor. Karşına hiç bilmediği, tanımadığı anlamlarla yüklenmiş insanlar çıkıyor: Rahibe Kossil ve Rahibe Thar. Bu iki kadın Tenar’ın Arha (Yutulmuş) olmasına sebep olan ve onu bir dönüşüm sürecine sürükleyenler. Arha kadınlığını kurarken onların doğrularıyla/yanlışlarıyla kuruyor kendisini. “Ben kimim?” sorusuna “artık sen yutulmuş’sun”(s.15) cevabını veriyor kendi kendine –Thar ve Kossil sayesinde. Çünkü o, Thar ve Kossil’in de emrinde oldukları, o çok korktukları isimsizlere hizmet ediyorlar. Arha, yaşadığı/baş rahibesi olduğu yeri en ince ayrıntısına kadar öğreniyor. Çünkü Arha isimsizlere sunulmuş ve “ben baş rahibeyim” diyor etrafındaki karanlıklardan korkmamak için.
Arha, ona
sunulan yeni hayata kendini kaptırmış olsa da, diğer yandan başka olasılıkları
da düşünmüyor değil. Sık sık önceki hayatını ve önceden hayatında olanları
düşünüyor. İsimsizlere sunulmadan önce nerede ne yaşadığını merak ediyor:
“Anne… ne yapmıştı çocuğu almaya geldiklerinde?” (s.19). Bir yandan “ben baş
rahibeyim” diyor, diğer yandan aslında kim olduğunu merak ediyor, Arha. Bu
nedenle karşısına çıkan büyücünün tılsım ışığına kapılıyor. Aslında aradığı şey
onu bu karanlıktan kurtaracak bir ışık. Karanlığın içinde yok olmaktansa
karşısına çıkan büyücünün yardımı ile aydınlığa gitmeyi tercih ediyor Arha:
“Işığın hiç var olmamış olduğu yerdeki, karanlığın en iç mezarındaki bu zayıf
kıpırtı”ya, aydınlığa teslim oluyor ve ışığın peşinden gidiyor. (s.63).
Arha’nın
karşısına çıkan büyücünün amacı onu karanlıktan kurtarmak ve ona kim olduğunu
göstermek. Bu nedenle Arha isimsizlere hizmet eden başrahibe olmak istemiyor ve
Tenar olmak için bir serüvene doğru yol
alıyor. Etrafındaki karanlıklar, kötü güçler, kötü insanlar… onu rahat bırakmasa
da yaptığı seçime doğru ilerliyor. Tenar olmayı seçip özgürlüğün ve aydınlığın
yolunda büyücüyle birlikte Atuan Mezarları’ndan kaçıyor ve sonsuz bir özgürlüğe
yelken açıyor.
Le Guin, bu
metafor aracılığıyla kadının nasıl kurulduğunu anlatıyor. Tenar, belki de her
gün gazetelerde/televizyonlarda gördüğümüz töre/namus cinayetine kurban gidecek
bir kadının yaşadığı süreci anlatıyor. Ama kesin olan şey, Tenar bir kadının
kendini kurarken, yaşadıklarını yaşıyor. Kadın olarak yaşamanın zorluğunu
serimliyor. Çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde kendini keşfetmenin (Arha,
mezarlığın içini keşfederken), kendini tanımanın (Arha, mezarlığın içini
öğrenip, rahatça gezerken) ve kadın olmanın (Arha, Büyük Hazine Dairesi’nde
geçek ismini öğrenirken) her aşaması görülüyor. Arha dini ritüelerin,
bağnazlıkların ve karanlıkların içinde sıkışmışken kadınlığını bir gizlilik içinde
kuruyor. Toplumsal cinsiyetin dayattığı gizlilikler bunlar. Dini simgeleyen
rahibeler de bu gizliliği destekliyor. Çünkü kadın olma süreci gizli olması
gereken bir süreç onlara göre. Günlük hayatta da böyle değil mi? Günahlara,
ayıplara sıkıştırılmıyor mu kadın? Saklaması gereken mabedini gözü gibi korumak
zorunda kalmıyor mu çoğu zaman? Oral döneme sıkışıp kalmış erkeklerin anlık
zevklerine kurban edilip, ailesi tarafından öldürülmüyor mu, “hazinesini”
kaybettiği için. Kadın olduğu için ayıplar ve günahlarla süslenmiş yalanlarla her
şeyden mahrum bırakılmıyor mu?
Tenar, önce
labirenti (kadınlığını) tüm ayrıntılarıyla keşfediyor. Sonra bildiği/öğrendiği
bütün yanlışları (Atuan Mezarlığı) yerle bir ediyor. Oradan kurtularak
özgürlüğün yolunda ilerlemeyi seçiyor. Bu yolda ilerlerken, ona dayatılan
tabuları ve öğretilen bir çok şeyi yıkıyor. Tenar, çocukluktan çıkıp kadınlığa
adım atıyor, Arha ile bir bütün oluyor, aydınlıkla gelen özgürlüğe doğru
ilerliyor. "Öğrenmeye başladığı şey aslında özgürlüğün yüküydü. Özgürlük ağır bir yüktür,
ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen
bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim de zor bir seçim olabilir.
Yol, yukarıya, ışığa doğru çıkar; ama yüklü yolcu oraya hiçbir zaman
varamayabilir."
Ged bir kadının
kendini kurma sürecinde özgür olması gerektiğinin farkında. Bu nedenle Tenar’ı bırakıp
kendi yoluna devam ediyor. Tenar da seçimini bir erkeğin (iktidarın)
dayatmalarına maruz kalmadan yapıyor; Ogion’la yaşamayı seçiyor.
Arha, Kossil ve
Thar’ın (bağnazlıkların ve yanlış inançların) öğrettiklerinin içinde
boğulmaktan kurtulmayı başaran bir kız çocuğu. Tenar ise ölümü pahasına
özgürlüğü seçen bir kadın. Arha ve Tenar, karanlığın içinden gelen “ben kimim”
sorusuna “ben, özgür bir kadınım” yanıtını veren bir bütün.
Ursula K. Le Guin
Atuan Mezarları
çev. Çiğdem Erkal İpek
İstanbul: Metis Yayınları, 2006
152s.
Ursula K. Le Guin
Atuan Mezarları
çev. Çiğdem Erkal İpek
İstanbul: Metis Yayınları, 2006
152s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder