
Kitabın baş kahramanı serinin diğer kitaplarından tanıdığımız
Ged. Daha önce büyüme serüvenine çıkan ve gölgeleriyle yüzleşen büyücü Ged, bu
defa baş büyücü olarak karşımıza çıkıyor. Bir de yanında ona endişeleri dile
getirmek için gelen Arren var -ya da gerçek ismiyle Lebannen. Baş büyücüden
medet ummaya geliyor Lebannen. Çünkü Yerdeniz büyük bir garabetle karşı karşıya
kalıyor. Baş büyücünün olduğu yer hariç her yerde kadim lisan unutulmaya yüz
tutuyor. Hatta büyücüler, sihirbazlar ve cadılar artık büyü yapamaz oluyorlar.
Ged ve Lebannen bu sorunu çözmek için çıktıkları yolculukta bunun sebebinin bir
büyücünün ölümsüzlük arayışı olduğunu anlıyorlar. Çorak diyara yaptıkları
ziyarette bu sorunu güçlükle –hatta ölümden kıl payı kurtularak- aşıyorlar.
Neden bu kadar soruna yol açmış bu ölümsüzlük arayışı,
sonsuza kadar yaşama arzusu bunca sıkıntıya neden olabilir mi, diye sormak
mümkün. Ged’in bu sorulara yanıtı şöyle: Ne zaman yaşamın kendi üzerinde bir güç
elde etmeyi şiddetle arzu edersek –sonsuz bir zenginlik, mutlak bir güvenlik,
ölümsüzlük- o zaman arzu hırsa dönüşür. Ve eğer bilgi o hırsla işbirliği
ederse, o zaman bela gelir. O zaman dünyanın dengesi sallanır ve tartıda yıkım
ağır basar.
Bu sözleri bir yandan Yerdeniz’de “denge”nin ne kadar önemli olduğunu, diğer yandan da Ged’in gölgelerle yaşadığı kötü anıları hatırlatıyor. Ged’in Yerdeniz Büyücüsü’nde gölgesinin peşine düşme sebebi de aslında iyi ile kötü olanı dengelemek içindi. Herhangi birinin ölümsüzlük arayışının bunca soruna yol açması da aynı sebepten. Madem bir dengeden bahsediyoruz, öyleyse yaşam ile ölümün birbirinin zıttı olmadığını aslında ikisinin birbirine eş olduğunu görebiliriz. Tıpkı Ged’le peşinden gelen gölgesi gibi, bir olanın iki ayrı yanı gibi.
Dengenin yaşamla ölümü eş koşması ölümden sonraki hayatı düşündürebilir. Le Guin bu duruma da açıklık getiriyor. Çünkü ölümün yeni bir yaşam anlamına gelmesi bize ilahi dinlerin fazla iyimser ya da kötümser ütopyalarını; cenneti ve cehennemi anımsatabilir. Fakat Le Guin’in ölümden sonra hayatla ifade ettiği, ölümden sonra, tekrar yaşam. Burada açıkça görülüyor ki, Le Guin, Taocu gelenekten gelen reenkarnasyona olan inancını bize de yansıtıyor. Taoculukta ölüm ve doğum aslında sadece birbirleri ile yer değiştirir. Le Guin teolojik imgelere oldukça fazla yer verdiği Öteki Rüzgar’da ölümden sonrası ile ilgili fikirlerini dile getiriyor.
Le Guin, anlatmak istediklerini yine bildik tanıdık aracılarla anlatıyor. Ged, Tenar, Lebannen, Tehanu, ejderhalar ve –bu kitapta tanışacağımız- Kızılağaç bize ölümden sonrasının ölümle sınırlı olmadığını göstermek için çabalıyor. Her şey sadece ölülerin geçebildiği bir duvarın canlılar tarafından da geçilmesiyle başlıyor. Kızılağaç’tan (Hara) yardım isteyen ölüler oldukları yerden kurtulmak, ölmüş oldukları halde ölmek istiyorlar. “Ölümü arzulayan ölüler”in asıl istediğinin “yeniden doğmak için ölmek” olduğu daha sonra anlaşılıyor. Bütün ölülerin çorak diyara gitmediği, Tenar’ın anlattıklarıyla, ortaya çıkıyor. Çünkü sonsuza kadar çorak diyarda kalmak anlamsız görünüyor: Ölüm beden ile ruh arasındaki bağı kopartıyor ve beden ölüyor. Yeniden toprağa karışıyor. Fakat ruh o karanlık yere gidiyor, bedene benziyor ve orada dayanıyor –ama ne zamana kadar? Sonsuza kadar mı? Oradaki toz ve akşam karanlığında, ışıksız, sevgisiz veya hiçbir heyecan olmadan?
Sonsuza kadar yaşanacak bir “ahiret” fikri Le Guin’e karanlık, ışıksız ve sevgisiz görünüyor. Bu nedenle bu kitapta bu fikre alternatif olarak getirilen reenkarnasyon ya da yaşamak için ölmek fikri anlatılıyor. Öteki Rüzgar, daha önceki kitaplardan hatırlanacağı gibi, iki şeyi bir yapmayı amaçlayan bir kitap. Ged’in gölgesiyle bir oluşu, Arha ve Tenar’ın bir oluşu, yaşamla ölümün bir oluşu. Genel olarak iki zıt kutup olarak düşündüğümüz kavramlar arasındaki birlik veya denge anlatılıyor, denilebilir. Le Guin Yerdeniz serisinin beşinci ve son kitabında “öldükten sonra ne olacak?” sorusunu da yanıtlayıp, bu seri için bize veda ediyor.
Ursula K. Le Guin
En Uzak Sahil
çev. Çiğdem Erkal İpek
İstanbul: Metis Yayınları, 2007
216s.
http://www.insanokur.org/?p=21938
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder