Gözlerinizi kapatın ve hayal edin. Karşınızda seksenli
yaşlarında, saçlarına artık iyice aklar düşmüş, yüzündeki kırışıklıkları
deneyimleriyle doğru orantılı, okuyan, yazan, eleştiren, el attığı konuların
üstesinden gelen bir kadın getirin hayalinize. Az sonra sohbete hazır bir
şekilde tam yanınızdaki koltuğa/ sandalyeye oturuyor olsun. Tüm deneyimlerini,
dertlerini, endişelerini, eleştirilerini ve öğütlerini size samimiyetle
anlatacak bir kadının ağzından/ kaleminden çıkacak olan her sözcüğü
yakalayabilmek için hazır olun.
Şimdi Ursula K. Le Guin karşınızda duruyor. Yazdıklarından,
kadınlardan, yazarlıktan; kendine dert ettiği şeylerden bahsediyor. Öğrendikçe her defasında “altüst” olur ya insan ve bu tecrübelerin getirisiyle
biraz daha büyür ya, Le Guin’in dert edindikleri tıpkı öyle. Kâh güldürüyor,
kâh düşündürüyor. Yazarlığın, kadın olmanın, hem kadın hem yazar olmanın, anne
olmanın, hem anne hem yazar olmanın ne demek olduğunu anlatıyor. Çocuklarını ve
ev işlerini bahane etmeden yazma serüveninden vazgeçmeyen bir “kocakarı”
bildiklerini sizinle paylaşıyor.
Bir yazar olup yazdıklarının icat değil, birer keşif olduğunu
anlatıyor önce. Kendisinde yola çıktığı yolculuklarda yaptığı keşiflerin hayal
gücünden beslendiğini de ekliyor. Ona “bu fikirleri nereden bulduğunu”
soranlara koca bir gülümsemeyle cevap veriyor: okuyarak, yazarak ve çalışarak.
Kestirme yollar arayanların hoşuna gitmiyor Le Guin’in verdiği yanıtlar. Yazar
olmanın bir püf noktası olduğunu ve bu püf noktasını bilince yazar olacağını
zannedenler iyice soğuyor Le Guin’den ve yazdıklarından. Çünkü yazar olmaya
giden yolun yöntemli, tekrarlı ve uzun süren pratiklerle yani çalışmakla
aşılması birçoğunun işine gelmiyor. Best-seller kültürüne alışmış bu okurlar
sadece “yazar olmanın on püf noktası” veya “yazarlıkta başarının sırrı”nı
aradığından Le Guin’in yazdıkları ve anlattıkları onlara fazla geliyor.
Hem kadın hem yazar olmanın ne demek olduğunu anlatıyor
sonra. Bu alanda iktidar olduğunu düşünen erkeklerin aksine, kadınların ne
gündelik hayat telaşlarını sıfırlayacak yardımcıları var, ne de sakin bir
kafayla oturup yazabileceği bir çalışma odası. Yazar-kadınların aslında bir
yandan yemek pişirip çocuklarına baktıklarından, diğer yandan mutfak masasında
yazmaya çalıştıklarından bahsediyor. Daha
doğru bir deyişle Le Guin’in yazar-kadın imajı bu. “Ya kitap ya bebek” diyen
kadınların aksine “çocuk da yaparım kariyer de” diyen kadınlardan bahsediyor. Çünkü
“anne olmak, bir kadının yapabileceği şeylerden biri, tıpkı yazar olmak gibi.
Bir ayrıcalık. Bir yükümlülük ya da yazgı değil.” Yani
kadın mutfakta aşçı, çocuğunun yanında anne, yatakta fahişe olmanın ötesinde, daha
çok şey biliyor. Kadın edebiyattan, siyasetten, felsefeden de konuşuyor “yeri
geldiğinde”. Ama çoğu kez –nedense- sadece cinselliğine, anneliğine veya iyi
yemek pişiriyor olmasına sıkıştırılıyor.
Sonra, Le Guin yazarlığı bırakıp sadece kadın olmanın nasıl
bir şey olduğunu anlatmaya başlıyor. Samimiyetle kimsenin hakkında konuşmadığı
konulardan; regl olmaktan, bekâretten, doğurganlıktan ve menopozdan bahsediyor.
Menopozun aslında birçok kişinin sandığının aksine cinselliğin sona ermesi ya
da kadın olmanın sona ermesi değil, “gerçekten kadın olmanın” son adımı olduğundan
bahsediyor. Çünkü bu son evre kadının kendisine gebe kalması anlamına geliyor.
Kadının menopoza girmesinin aslında onun yeniden doğuşu olduğunu söylüyor.
Hatta hayatı ve dünyayı en iyi anlatacak kişinin de işte bu “kocakarı” olduğunu
da es geçmiyor.
Samimiyet dolu bu sohbetlerden sonra gözleriniz açıp Le
Guin’i görmediğinizde yüzünüzde hafif bir tebessümle hayal kırıklığına
uğrasanız da yazılanlar/anlatılanlar çok şey katıyor size. Belki bildikleriniz
altüst oluyor ama işte o zaman dibe vurmadan yüzeye çıkamayacağınızı
anlıyorsunuz. Bu kadının tüm anlattıkları büyümenize ve yeni serüvenlere, yeni
keşiflere çıkmanın anahtarı oluyor.
Ursula K. Le Guin
Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar
haz.: Deniz Erksan, Bülent Somay, Müge Gürsoy Sökmen
İstanbul : Metis, 2006
138 s.
Ursula K. Le Guin
Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar
haz.: Deniz Erksan, Bülent Somay, Müge Gürsoy Sökmen
İstanbul : Metis, 2006
138 s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder