“Ben normaldim, önceden yani…” diyen adamın hikâyesini bilir misiniz?
Hani şu kendinden 91 cm uzakta yaşayan, ona 150 tonluk bir meteor
çarptıktan sonra artık hiçbir şeyin yerli yerinde olmadığını anlayan
adamın… Peki ya Gregor Samsa’yı tanır mısınız? Hani şu içinde yaşadığı
dünyayı sorgulayan ve bu dünyaya başkaldırdığı için başkalaşım geçiren,
böcekleşen; içinde yaşadığı toplumun kalıplarına/ normlarına uymadığı
için tiksinilecek, küçük, pis bir yaratıkmış gibi davranılan adamı… Bu
iki adam, içinde bulunduğumuz sistemim insanları şekillendirerek
kendilerinden nasıl uzaklaştırdığını ve şekillenmeyenleri sistemden
nasıl uzaklaştırdıklarını gösterir.
Malum, devir muktedirin devri. Bu nedenle insanların kendinden
uzaklaşmaları ya da muktedir uğruna değişmeleri kimsenin umurunda değil.
Aksine birçok kişi değişimle belli kazanımlar elde edebileceğini
düşünüyor. Kendinden uzaklaşıp giderken geriye dönüp bakmıyor; ne
olacağım diye sormak yerine olana bakıp yerinde sayıyor. Toplum ve
sistem içinde belli hesaplar yaparak günü bitirmeye bakıyor. Aralarından
bazıları bunun “gerçek bir hasar” olmadığını düşünüyor. Ama kendinden
uzaklaşmanın verdiği sıkıntıları belli organizasyonlarla aşabileceğini
düşünenler yarı yolda kaldıkça hasar ortaya çıkıyor. Aralarından
bazıları hâlâ “bu sadece organizasyon meselesi, organize olmalıyım hepsi
bu.” diyerek etrafındaki her şeyi/ herkesi bu dönüşüme
inandırabileceğini zannediyor. Fakat kendinden uzakta/ aşağıda yaşamanın
ne demek olduğunu öğrenmeye başladığında asıl sancı başlıyor. Kendinden
91 cm uzakta yaşayan adam(lar), kendilerine dönmeye çalıştıkça aşağıya
–daha aşağıya- doğru batıp gidiyor(lar).
Gregor Samsa bu hikâyenin neresinde diye düşünenler olacaktır. Sahi,
Samsa onu kendinden uzaklaştırmak isteyen sisteme başkaldırmış, akışa
kapılmamış, normları kabullenmiş ve bir böceğe dönüşmüştü. Neyse ki
Samsa’nın geçirdiği dönüşüm onu kendine ve gerçek bir birey olma
isteğine ya da kısaca muktedire yaklaştırmamıştır. Samsa’nın
böcekleşmesi topluma göredir; gerçek hasarın Samsa’da olduğu düşünülse
de, asıl hasar kendinden (en az 91 cm) uzaklaşan, boyun eğen/
sorgulamayan/ kafa sallayan insanlardadır. Belki de Samsa, kendinden
uzaklaşmak yerine bir “böceğe” dönüşmeyi tercih ettiği için bu
satırlardadır.
Sınırları çizilmiş, kurallar/ belirlenmişlikler/ normlarla dolu bir
dünyada nasıl yaşamak istediğiniz; işte asıl mesele, bu. Sürünün içinde
güdüldükçe mi ilerleyeceksiniz, yoksa başınızı alıp gidecek ve bir
böcek, bir cüzzamlı ya da bir suçlu olarak varsayılmak pahasına kendiniz
olmayı mı tercih edeceksiniz? Zaman geçip giderken kendinden 91 cm
uzaklaşan adam gibi kendine yabancılaşmaya bile alışan birinin toplum
içinde “buradayım!” diyebilmesi için belki de artık çok geç…
Not: Kendinden 91 cm uzakta yaşan adamın öyküsü için (bit.ly/Pdkxx1).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder