Ne kadar çok yasa ve kısıtlama
olursa,
O kadar yoksullaşır insan,
Ne kadar keskinse silahlar,
O kadar sorunlu olur ülke,
Ne kadar zeki ve hünerli olursa insanlar,
O kadar yeni şeyler çıkar ortaya,
Ne kadar çoksa hükümdar ve kurallar,
O kadar çok olur hırsızlar ve
haydutlar.
Lao Tzu
Ağzına bir parmak bal çalındığında her şeyi unutan
toplumu yönetmenin kolay olduğunu bilen her yönetici şöyle düşünür: “Anarşizm
insan türüne karşı işlenen bir suçtur ve bütün insanlık anarşistlere karşı
birleşmelidir.” Bu söylem belki de yöneticinin konumunun doğal bir sonucudur.
Hiçbir iktidar/ tahakküm sahibi bırakın otoritesinin yerle bir edilmesini,
kurduğu hâkimiyetin sorgulandığını bile duymak istemez. Çünkü o bu konumu elde
etmekle “yerlerin ve göklerin hâkimi olduğunu” zanneder. Dolayısıyla anarşizm
onun kurduğu hegemonya ve hiyerarşiye zarar vereceğinden böyle sözler söylemesi
işten bile değil!
Sahi ne oldu da yöneticiler,
halkların “güdülecek koyun” olduğu zannına kapıldılar? La Boetie bunun cevabını
“Gönüllü Kölelik” kavramı üzerinden verir. La Boétie’nin -karanlık çağ olarak
yaftalanan Orta Çağ’da aydınlanma uğruna verilen mücadeleleri es geçmeden –
Rönesans ve Reform dönemleri ile birlikte sarsılan otoriteyi (din ve devlet
alanında) bir kez daha sarstığı açıktır. İnsanların birçok efendisi olması
fikrini eleştirmekle başlar. Ancak işin anarşizme değen kısmı La Boétie’nin bir
efendi fikrini de eleştirmesidir. Dolayısıyla henüz bir kavram olarak ortaya
çıkmamışsa da anarşizmin kokusu duyulmaya başlanır. La Boétie en çok sayıca
iktidardan/ tahakküm sahibi kişiden/gruptan her halükarda daha fazla olduğu
halde halkın neden boyun eğdiği konusunda kafa yorar. Bu şüphesini de gönüllü
kulluk kavramı ile aydınlatır. Çünkü eğer bu gönüllü şekilde yapılmamış olsaydı
halk bir şekilde iktidarı dize getirmeye bilirdi. Oysa toplumun yazgısını yine
kendi belirlediği devlet La Boétie için sine
qua non değildir. Ancak asıl sorun devletin psikolojik olarak yarattığı
gücündedir ve bu güç “uyanıp yeniden özgürlüğü ele geçirmeyi” engelleyen en
önemli etkendir.
Tabi asıl önemli olan bunları söylemenin yanı sıra eyleme geçebilmektir. La
Boétie her ne kadar toplumu ve bireyi merkeze alan bir –devleti değil de-
organizasyonu savunuyor gibi görünse de devlet için gönüllü kölelik yapmaktan
vazgeçememiştir. Onun gerçekçiliği iktidarın yanında olmayı tercih eder ve
vermesi gereken asıl mücadeleye ket vurur. Bu nedenle “devlet olmazsa insanlar
rahat eder ama devlet var öyleyse ona itaat et” diyerek kendini kurtarma
mantığının ötesine geçmek gerekiyor. Çünkü OWS ve Arap Baharı olarak anılan
halk isyanlarından da anlaşıldığı gibi hala özgürlük uğruna mücadele verilen,
devletin zorunlu bir baskı unsuru olmadığının bilindiği, devletin gücünün
kaçılmaz olduğu fikrini taşıyan morfini kullanmayanların yaşadığı bir
dönemdeyiz. Bu nedenle La Boétie’den başlanan yola Emma Goldman’la devam etmek
yerinde olacaktır.
Ha, Emma Goldman demişken, öncelikle
anarşizmin ne olduğu olmadığı sorunun bir göz atmak gerekir. Malum, La
Boétie’de değinildiği gibi, iktidarın olmaması fikrini taşır. Ancak bir kaos
ortamının olmadığı, bir organizasyon sorunun yaşanmadığı, şiddet ortamının
yaratılamayabileceği her türlü otoriteye karşı olan “toplumsal düzen”in,
özgürlük üzerine kurulan felsefesidir. Dolayısıyla anarşizm dendiğinde kaos,
karmaşa, şiddet, terör vb. olayların akla gelmediğini belirtmek gerekir. Bunun
yanı sıra her ne kadar burada “sosyalizm mi, anarşizm mi?” sorusunu
yanıtlamayacaksam da anarşizmin toplumcu kanadının sosyalizme değebileceğini
söylemek mümkündür.
Anarşizm neyi savunur? Bu sorunun yanıtı Emma Goldman’la açığa çıkar. Anarşizmi
bir kalıba koyup tanımlamak mümkün olmasa da sınırlarını çizmek belki de
amaçlarını ortaya koymak bu sorunun yanıtlanmasını kolaylaştırır. İlk olarak
anarşizmin “yıkım ve şiddet” olmadığını bunun aksine “cehaletin yıkım gücüne
karşı mücadele ettiğini” tekrar hatırlatmakta fayda var. Lakin genel olarak
anarşizm ile ilgili yerleşmiş bu en genel zihniyeti bir şekilde yıkmak gerekir.
La Boétie’nin de bahsettiği gibi halka inandırılan psikolojik güç algısını
yıkmaya çalışan anarşizm devletin bireylerin kendi bilincine varmasını
engelleme süreci ile mücadele eder. Devletin sunduğu vaatlerin ardında bireyin
itaatinin bulunduğunu dolayısıyla asıl gücün bireyin gücü olduğunu ve devletin
kaba kuvvetle bireyleri yoksullaştırma ve köleleştirme çabasında olduğunu
gösterir. Bu bilinçlenme süreci her ne kadar zor ve devrimlerle gerçekleşecekse
de “şahinin gördüğü ışığı” (s. 38.) görmeye değerdir.
Goldman, mülkiyet, hükümet, kilise (din), militarizm gibi iktidar ürünü
kavramlara da karşı çıkar. Çünkü mülkiyet şeyler üzerindeki hâkimiyet gibi
görünse de birilerini zengin edip birilerini “etten kemikten makineler” haline
getiren şeylerin insanlar üzerindeki hâkimiyeti haline gelmiştir.
Hükümet/devlet de buna hizmet etmektedir. Militarizm ve din de yine devleti
dolayısıyla mülkiyeti beslemektedir. Bu kavramları ortak özelliği ise
bireylerin özgürlüğüne zincir vurmalarıdır. Bu zincirleri yıkmanın yolu ise bu
kavramların yarattığı sistemlerin yıkılması ise ancak devrimlerle mümkün olur.
Çünkü “gerçek toplumsal değişim asla devrimsiz gerçekleşmemiştir.” (s.29.)
Goldman ya da “Kızıl Emma”, La Boétie’nin –ya da Thomas More’un- aksine
savunduğu fikir uğruna mücadele eder ve yine bu yolda verdiği mücadele uğruna
ölür. Bireyin kendi gücünü gördüğünde ve “ortak amaçlarla hareket edebileceği
yoldaşlarını bulduğunda” özgürlüğüne kavuşacağını ve böylece asıl kaos
ortamından kurtulacağını belirtir. Goldman bugün yaşasaydı kapitalizmin
dayattığı eşitsizliğe karşı ortaya çıkan Wall Street isyanını ve Arapların
özgürlükleri uğruna verdiği mücadeleyi nasıl değerlendirirdi bilinmez. Ancak
her şekilde özgürlüğe kavuşmanın yolunun sisteme ve iktidara/devlete karşı
sesini çıkarmakla ve devrimlerle mümkün olabileceğini söylemesi kimseyi
şaşırtmazdı.
Etienne de La Boetie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, çev. Mehmet Ali Ağaoğulları Ankara: İmge Yayınları, 2011, 127 s.
Emma Goldman, Anarşizm Neyi Savunur?, çev. Derya Kömürcü, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2012, 144 s.
http://www.insanokur.org/?p=41036