5 Mayıs 2013 Pazar

Ertesi Gün

Her gün aynı saatte işten çıkar; aynı saatte otobüse biner; aynı saatte otobüsten iner; aynı saatte, aynı insanlarla her gün yürüdüğü yolu yürür ve aynı saatte eve girip aynı saatte hol aydınlansın diye elektrik düğmesine basardı. Eve geldiğinde günün bitmesine birkaç saat kalırdı. Hep yorgun olurdu. Üzerine sinen yorgunluğun aynısını eve de sindiğini düşünürdü. Bu yüzden evin kokusunu hiç sevmezdi; çünkü bu evin onun için tek anlamı “ertesi gün”dü. Ertesi iş günü için yaptığı hazırlıkların mekânıydı burası. Öyle bir rutinin içinde dönüyordu ki hayatı, bu süreçte sıkılacak vakti bile olmazdı. Eve geldikten sonra işin yorgunluğunu atmak için dinlenir, ertesi güne dinç uyanmak isterdi. Sonra ertesi gün güzel kokmak için duş alır ve ertesi gün işte gözler kapanmasın diye gün sonu yapar; uyurdu. Hayatı tek bir şeye odaklanmıştı; o şey de ertesi gündü.

Ertesi gün olduğunda bir yandan çalışır bir yandan da eve gitmenin hayalini kurardı. Hiçbir zaman iş çıkışı bir şeyler yapmayı planlamazdı. Çünkü her türlü etkinlik ya ateş pahasıydı ya da ertesi güne hazırlıklarını aksatacak kadar zamanını alacaktı. Kimi zaman işten yorulup şöyle bir, dünyada ne olup bittiğine bakayım derken patronu onlara yoklama çekmeye gelir o da hemen iş yapıyormuş gibi görünmek için çabalardı. Ona verilen parayı hak etmesi gerektiğini, aldığı paranın işte geçirdiği her saniyeyi satın aldığını ve işte geçen her saniyenin çalışarak geçmesi gerektiğini düşünürdü. Patronunun verdiği paraya karşılık tüm hayatını sattığının farkına varmazdı.

Her cuma, işten dönerken cumartesi için bir şeyler yapmanın hayalini kurar ama cuma bitip cumartesi başladığında hiçbir şey yapmazdı. Önceki günün yorgunluğundan arınmak için geç saatlere kadar uyur sonra şuursuzca uyanıp televizyonun düğmesine basıp öylece boşluğa bakar gibi, anlamsızca televizyona bakardı. Çoğu zaman yorgunluktan ne izlediğinin farkında bile olmazdı. Ama televizyonun açık olması onu rahatlatırdı. Televizyon sayesinde yaşadıklarının dışında bir yol olduğunu anlardı. Buna rağmen hiçbir zaman televizyonda izlediklerinin hayatına özenmezdi. Payına düşeni kabullenir bundan fazlasını istemeyi aklına bile getirmezdi. Pazar günüyse yine ertesi gün hazırlıkları başlardı. Ertesi gün için giyeceklerini yıkar, ütüler bir askıya asardı. Bir de evi temizlerdi ki ertesi gün işten döndüğünde bir sonraki güne daha rahat dinlenebilsindi.

Pazartesi başladığında bir önceki haftayı düşünür; bir an tüm hayatını üç kuruşa sattığını aklından geçirirdi. Sonra bunu bilmesine rağmen her gün aynı saatte evden çıkar; aynı saatte, aynı insanlarla durağa giden yolu yürür, aynı saatte otobüse biner, aynı saatte otobüsten iner, aynı saatte ofise girer, aynı saatte masa başına geçer bilgisayarı açar ve işe koyulurdu. Tüm gün hasretini çektiği tek şeyse eve gidip ertesi gün için dinlenmekten başka bir şey değildi.

http://kulturlukedi.wordpress.com/2013/05/24/oyku-ertesi-gun/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder